Âhirete Hazırlanmanın Lüzûmu

Sohbet Düzenleme Tarihi : 16 Temmuz 2020 11:46 Haber Girişi : 16 Temmuz 2020 11:47
Âhirete Hazırlanmanın Lüzûmu

Âhiretin ne olduğunu açıklamak çok tafsilât ister. Öldükten sonra dirilip toplaşacağımız güne âhiret günü, toplanacağımız yere mahşer yeri deniyor. Âhiret gününün birçok ismi vardır. Hesap günü deniyor, Azife (feryad) günü, Vakıa günü, Teğâbün günü deniyor, din günü deniyor. Her bir ismin de ayrıca manası vardır.

Bu isimler bize vaaz-u nasihat eder. Mesela; Teğâbün, birbirini aldatmak manasınadır. Bunu şöyle anlayalım. Her mü’minin cennette de, cehennemde de yeri vardır. Her kâfirin de cennette de cehennemde de yeri vardır. Hüsn-ü hatime ile ölen bir kimse cennetteki yerine girdiği gibi, kâfir olarak ölenin de cennetteki yerini alır. Bir kâfir ise cehenneme girdiği gibi, cennete giren bir Müslümanın cehennemdeki yerini de alır. Bu şekilde de aldatma olmuş oluyor.

Neuzübillâh, bir insan îmândan uzaklaşır, taatten döner, Mevlâ Te‘âlâ’nın gazabına uğrarsa, onun hâli âhirette aldanmaktır. Bu aldanış dünyada başlar. Dünyadaki insanların çoğu da bu aldanıştadır. Bilhassa gençlerin çoğunu böyle aldatıyorlar.

Dünyadaki yegâne amacın diploma almak olduğu telkin ediliyor. “Al sana bir diploma, en önemli şey budur. İşte, mevkiin de şudur, daha da senin talep edeceğin bir şey yoktur.” diyerek asıl dünyaya niçin geldiğinden gençleri habersiz bırakıyorlar. Böylece diplomayı alan, bu dünyada aranılanı bulduğunu zannediyor.

Hâlbuki matlubun yolunda bir adım atmış değildir. Ne zaman ki Azrâil (Aleyhisselâm)“Emaneti almaya geldim” deyip de âhiret tarafından bir kapı açtığında, dünyaya niçin geldiğini ve işin hakikatini anlayıp kulluğa yöneleyim, kusurlarımı telafi edeyim, günahlarımı affettireyim diye bir müddet daha ölmemeyi isteyecek. Fakat buna imkân verilmeyecek, iş işten geçecek, bu pişmanlık fayda etmeyecek.

Âhiretin Saâdet Yollarını Kazanalım

İşte fırsat elden gitmeden Mevlâ Te‘âlâ ile işimizi yoluna koymak için birbirimize acıyalım. Birbirimizi Allâh-u Te‘âlâ Hazretlerinden ve onun dininden haberdar ederek âhiretin saadet yollarını kazanalım.

Onun için Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri, Kur‘ân-ı Kerîm’in birçok yerinde bu tembihi beyan etmektedir. Bunlardan birisi de İbrahim Sûresi’nin şu âyet-i kerîmeleridir:

﴾وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوارَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ﴿

﴾ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَۜ اَوَلَمْ تَكُونُٓوا اَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍۙ﴿

«İnsanlara azabın kendilerine geleceği günü haber verip korkut ki, o gün zulmedenler şöyle diyecektir: “Ey Rabbimiz! Bize yakın bir zamana kadar izin ver, senin davetine uyalım. Peygamberlerin izinden gidelim.” (Bunun üzerine onlara denilir ki): Hani ya bundan önce: “Bize hiçbir zeval yoktur” diye yemin etmemiş miydiniz?»[1]

Zalimlerin Sonu Hüsran Olacaktır

Son nefeslerinde âhiret tarafından kapı açıldığında, zalim olanlar bakacaklar ki, bu yolculuk için bir adım bile atmış değiller. Mesele onların bildiği gibi değilmiş. Kur’ân’dan, hadîsten, fıkıhtan, akâidden okuyup beyân edenler doğru söylemiş.

Âyet-i kerîmede Cenâb-ı Hak, zalimlere söylüyor. Zalimler ise hazırlanmayanlardır. Allâh-u Te‘âlâ, herkesin sonunda ne diyeceğini biliyor. O zaman onlara Cenâb-ı Hak şöyle buyuracak:

﴾وَسَكَنْتُمْ ف۪ي مَسَاكِنِ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الْاَمْثَالَ﴿

«Siz nefislerine zulmeden kavimlerin diyarında yerleştiniz, onlara nasıl azab ettiğimiz size zahir oldu. Size (ibret olacak) misaller de gösterdik.»[2]

Şimdi siz işinizi yoluna koymak için tehir ettirilmezsiniz. Ben Allah (Celle Celâluhû) olarak ve size asla muhtaç olmayarak sizin için yüz dört kitap indirdim. Birçok peygamberler gönderdim. İbret almadınız, beni dinlemediniz, ben de bugün sizi dinlemiyorum…

Ey Müslümanlar! İbret almak lâzım… Ölüm gelebilir. Her şeyden evvel kendimizi ölüme hazırlayalım. Bundan sonra yapacağımız işleri İslâm’ın emrettiği üzere yapalım. Allâh-u Te‘âlâ Hazretleri böyle buyurdu. Onun tembihine bakalım…
İktibâs: Mahmud Efendi Hazretleri, “1. Sohbet”, Sohbetler, c. 1, s. 20-22.

Dipnotlar


[1] İbrahim Sûresi:44.
[2] İbrahim Sûresi:45.